19.07.2010

la bohéme


14 Ocak 2006'da yazmışım "la bohéme" hakkında bir şeyler. Bu gece oturdum, daha uzun yazacaktım hakkında, yaşattıklarına ve hissettirdiklerine dair. Hikaye tasarlayacaktım üzerine ama kendisinin anlattığından güzel bir hikayeye gerek olmadığını kısa sürede anladım. Geriye 2006'da yazılanları kopyalamak kaldı.. Yine de, bir insan için, üzerinden geçen 4.5 yıla rağmen, hala o günkü hissiyatı derinden hissedebilmek; cümlelere dökmek istese aynı kelimeleri seçeceğini bilmek başka bir keyif...

"Aznavour'un 20 yaşın altındakilerin bilemeyeceği zamanlardan söz ettiği şarkıdır. 20 yaşındayken kişi farketmiş, hayatında alıp önemli bir yere koymuş, merak etmiştir. Ettiğini de belli etmiştir. Montmartre'da geçmiş, Sacre Coeur'un hemen arkasında yaşanmış hisler, duygular, belki görüldüğünde yaşanmayacak olsa da yine de hep bir yerlerde gizlenmiştir şarkı dinlenirken... Sonra hep akılda bulunan bu yer, Paris'e gidildiğinde görülür; kulakta Aznavour sesinden la Bohéme dinlenirken, çaprazda dar bir açıdan Sacre Coeur görüntüsü, önde ressamların insanların resimlerini çizdiği bir meydan ve köşede la bohéme cafesi... Duygu yoğunluğu Paris'i kiminle özdeşleştirdiğinizle aynı oranda artar, Aznavour'la coşar, yanınızdaki insanlar ile dizginlenir. Sonunda girilir cafeye, bir café créme istenir. O sırada la bohéme tekrar tekrar çalmakta, sözlerle bütünlük sağlanmaktadır. Mp3 player kişiyi Hier Encore'a doğru sürüklerken, Paris'in dondurucu soğuğunda, o anda içilen sıcak café créme'den çok daha fazlası insanın içini sıcak yapmaktadır. Anılar, hayaller, şarkılar, Montmartre'da bulunulduğunu farkettiren ressamlar... Sevgi ve aşk. Bitmeyen.

Kahve biter, bu kadar duygu yoğunluğu fazla gelir insana. Gözyaşına boğulmamak için dizginleri tutmayı gerektiren kişiler yanındadır. Yeniden Sacre Coeur'a geçilir, saat başı yanıp sönen Tour Eiffel ışıl ışıl parlamaktadır. Paris'in büyüsü yeniden vücudu sarar, düşüncelerin yönünü çevirir. Zaten düşüncelerin yönünü çevirecek raddede o kadar uzun bir zaman geçmiştir ki...

Ama geçen sadece zamandır. Geride kalan hep aynıdır. Camus'nün dediği gibi "ça m'est egal" cümlesine aşina olmak, la bohéme hayalini gerçekleştirmekten zordur, ötedir. Bu durumda istenen tek şey, hislere, anılara, hayallere saygıdır."

Paris, 2006.