19.03.2013

Yağmur Kesiği

Mesleğine yalnızca oyuncu-yönetmen diyen ve "yazar" olduğuna dair hissiyat taşımadığını düşünen bir insanın; vakur, başarılı ve en çok kendine alçakgönüllü bir adamın ilk kitabı ile karşı karşıyayız. Üstelik üslup ve kurgu olarak alışılagelmişin oldukça dışında durmasına rağmen yazarını az çok tanıyanlar için ona iyi kesilmiş bir takım elbise gibi cuk oturan bir "ilk" ile...

Oyuncu ve yönetmen olarak içinde bulunduğu, yarattığı karakterler, çevre ve diğer tamamlayıcı unsurlar herkesin zihninde bir Uğur Yücel imgesi ortaya çıkarıyordur. Kuşkusuz bunları beyin fırtınası şeklinde kelimelere dökmeye çalışsak aklımıza ilk gelecek olanlar; meyhaneler, batakhaneler, karanlık ve pis sokaklar, sağnağa yüz tutmuş kara bulutlar, argo ve küfür dolu tamlamalar olurdu. Gri tonun siyaha kaydığı bir pus arkasından gözünü uzaklara dikmiş bir Uğur Yücel figürü için çok da şaşırtıcı olmazdı bu kısa özetler. Eseri için ise, filmlerini düşündüğümüzde sinematografik olarak karşılaşılan benzeri planların hikayelere dökülüp boyut değiştirerek düşünsel açıdan bize ulaşan farklı bir yapı olduğunu söylemekte beis olmasa gerek.

Ne var ki, bu benzerliğin hiçbir sıradanlığı olmadığını; aksine 1974-2012 arası yazdığı sayısız hikayeden oluşturduğu seçkinin son derece nev-i şahsına münhasır bir hal barındırdığını söylemeliyim. Hayat ile hayaletin, her çeşit rüzgar ile sağanak yağmurların, kasvet ile umudun harmanlandığı; yeryüzü, yerüstü, yeraltı kısacası dünyevi ve uhrevi her yerin aynı paragrafta geçebildiği; jilet ile esrarın zeytinyağı ve bukali bukali duzikonun ciğerlere ve midelere zerk edildiği hikayeler okuyoruz. Geçmişe ait gizli özlemler karakter isimlerinde saklanırken argoyu sıfat olarak kullanıyor yazar. Devamlılık arz eder gibi görünen hikayeleri sıralamaksızın önümüze koyuyor. Her birinde bir farklı tat, hep birlikte başka bir anlam... 

Uğur Yücel ikinci kitabını yazar mı bilinmez ama yazarsa şimdiden sıkı bir okuyucu kitlesi oluşturduğunu biri kendisine söylemeli. Söyledikten sonra da, madem bunu söyleyecek kadar yakın bu değerli beyefendiye; bir karafakiden iki bardağa duziko dökmeli ve "eline sağlık olsun" demeli.

Zeytinyağ kokulu adalara, o adaların hem sakinlerine hem bıçkınlarına, bir de "geçmişe" özlem duyanlara selam olsun.