10.03.2014

True Detective

HBO olacaksınız, yeni bir polisiye-gerilim dizisi isteyeceksiniz ve bunun için kariyerlerinin başında üç kişi ile yola koyulacaksınız. Üstelik başrol için kariyerinin altın çağını yaşayan Matthew McConaughey ile iki Oscar adaylığı bulunan Woody Harrelson seçilecek. Bir yanı makul, bir yanı tutarsız geliyor kulağa değil mi? Ancak dizinin bugün sona eren ilk sezonuyla şimdiden kült noktaya erişmesinde de oyunculardan önce bu üç genç adamı öne çıkarmak şart. 

Dizinin yönetmeni Cary Fukunaga adını ilk ve tek olarak 2011'de başarıyla yönettiği Jane Eyre filmiyle duymuştuk. Dönem filmi özelliği ve dahası kostüm tasarımı ile Oscar adaylığı almış olması ile hiç de fena olmayan film, yönetmenin hatırlanan tek performansıydı. Dizinin sinematografisini kotaran Adam Arkapaw ise kısa filmlerle ismini duyduğumuz ancak True Detective'e epey benzeyen Animal Kingdom ile başarıyı yakalayan bir görüntü yönetmeni. Çok sayıda yapımı olmadığından tecrübeyle sabit diyemesem de gelecek vadeden biriydi. Senarist ve yapımcı Nic Pizzolatto'ya gelirsek... İşte ona gelemiyorum. Zira yakında sinemaya çevrilecek "Galveston" adında yapıtı ile konuşulan bir yazar Nic Pizzolatto ve bu diziden önce Fox yapımı "The Killing" için iki bölüm yazması dışında senaristlik ya da yapımcılık tecrübesi yok. İşte dizinin ilginçliği, bu üç isimde başlıyor. Dizinin başarısı da yine aynı üç kişinin eseri...

True Detective'in çıkış dönemi aslında dizi adına hem riskli hem şanslı bir döneme denk geldi. Zaten şansı değerlendirmek de biraz risk almak değil midir? Riskli çünkü Breaking Bad gibi dizi tarihinin gelmiş geçmiş en iyisi olarak görülen bir yapım seyircilerine yeni veda etti ve hala akıllarda. Riskli çünkü alışıldık polisiye-gerilim yapısı bu dizinin temas ettiği tüm sinematografik öğelerden farklı. Ancak aynı riskler diziyi başarıya taşıyan atmosfere ön ayak da olabilirdi ki, oldu da... Breaking Bad sonrası yaşanan boşluk yeni bir kült dizi için biçilmiş kaftandı. Aynı zamanda artık herkese olay yeri inceleme, kriminal verilerle somut delile ulaşma, her bölüm ayrı bir dava çözme gibi klasikleştiği kadar bayağılaşan dizi türlerinden gına gelmişti. Bu tarz diziler, izleyiciye bağımlılık kazandıramadığı gibi klişeden öteye gidemez olmuşlardı. Seyirci "The Wire" ambiansında, "Breaking Bad" sürükleyiciliğinde ve sinema diline haiz yeni yapımlar bekliyordu. İşte True Detective tam böyle bir döneme, üstelik tüm kıstasları içinde barındırarak düştü ve HBO'ya son dört yılın en büyük izlenme rekorunu getirdi. 

Dizinin bileşenlerine gelecek olursak, şu çok açık ki, başarının ardında sinema ciddiyeti yer almakta. Yukarıda bahsi geçen üç adam yola çıkarken neyi nasıl yapacaklarını müthiş bir ciddiyet ve realist açıyla ele almışlar. Platformun Louisiana olarak seçilmesi hali hazırda Louisianalı Nic Pizzolatto'nun eseri ama diziye kusursuz uymuş. Düşük eğitim seviyesi, kırsal yapısı, ürkütücü doğası ile katastrofik sinematografiyi çok iyi yansıtıyor. Adam Arkapaw da elindeki nimeti tam anlamıyla kullanıyor doğrusu ve dizi boyunca oldukça hatırı sayılır bir sinematografi performansı sergiliyor. Bunu; herhangi bir yol sahnesinde, barda otururken, hatta Marty'nin ailesi ile evde geçen uzun bir sekansta dahi hissedebiliyorsunuz. İki farklı dönem hikayesini barındıran bol flashback'li senaryonun her yanına tesir ediyor. Öyle ki, her mekanın bu görüntü yönetimine uygun düşecek şekilde seçildiği, tüm görsel detaylarda gizemi muhafaza ettiği tüm açıklığıyla ekrana yansımış.

Bir diğer etken, senaryo ve güçlü diyaloglar. Sekiz bölüm boyunca, temel hikayeden ayrılmadan, iki dönemli ve geri-ileri sarımlı, ana karakterler üzerinde detaylandırılmış titiz bir senaryo ile karşı karşıyayız. Nic Pizzolatto ilk senaryo deneyiminde çok önemli bir şeyi göz önünde bulunduruyor; amaç, sinema diline yakın bir dizi yazmaksa, izleyiciyi hikayeden çok karakterleri merak etmeye yönlendirme gerekliliği... Bunu da tamamıyla bilgiç, realist ancak bir o kadar sosyopat Rust ile dini inancını sorgulatmayan ama eşini aldatmaktan geri kalmayan, her yanıyla kırsal kesimi temsil eden Marty üzerinden yapıyor. Aralarındaki farklar, benzerlikler, korkular ve anlaşmazlıklar özenle derinleştiriliyor. Güçlü ve "quote" yapıda diyaloglarla tanıma evresi ve çabası seyirciye aksettiriliyor. Rust ne kadar gizemli, tehlikeli ve dürüstlükten ödün vermeyen yapıda ise; Marty o kadar sıradan, korkak, riyakar haliyle gözümüzde canlanıyor. Ancak elbette ki, bu birkaç sıfat bu karakterleri ifade etmek için yeterli değil. Karakterler bu tasvirlerin çok daha derininde yer almakta.

Derinliğin temelinde ise, karakter oluşturmadaki başarı ve vurucu diyalogların yanında çok önemli bir diğer unsur devreye girmiş: Oyunculuk. Matthew McConaughey, Dallas Buyers Club'taki etkileyici performası ile ilk adaylığında Oscar'ı kucakladıktan hemen sonra hepimizi tekrar büyülüyor. Kariyeri birçok rezalet filmle dolu olan bu Teksaslı adam, dizide o kadar agresif ve sağlam bir oyunculuk sergiliyor ki, seyirciyi etkilememesi mümkün değil. Karakterinin sahip olduğu tüm özellikleri kimi noktalarda abartılı performanslarla yansıtsa da, şimdiden kült karakterler arasına gireceği su götürmez bir gerçek. Sigara içişi, elinde defteri, evindeki hali ve birçok anlık performans/görüntü bu adamın çok iyi iş çıkardığının kanıtı. Yine de, Matthew'i anlatırken Woody Harrelson'ın performansını yabana atmamak gerek. Çoğu kişi sade oyunculuğuyla bir renk katmadığını düşünecektir muhtemelen; lakin Woody Harrelson'ın gösterişsiz doğallığı olmasaydı, Rust'ın agresif yapısı öne çıkamaz, dizi seyirciyi boğucu bir hale gelebilirdi. Marty'nin genel geçer ahlaki kuralları benimsemiş yapısına rağmen seyircinin sevmemesine sebep olan hal-i pürmelali, ziyadesiyle oyunculuk başarısı. Nihayetinde seyirci iki karaktere de bir mesafe ile yaklaşmak durumunda kalırken, hikaye boyunca onları tanımaya, tanımayı istemeye ve merak etmeye devam ediyor. 

Netice itibariyle, sinema dilinde yazılmış senaryosu, büyüleyici sinematografisi, diziye uygun müzik seçimi, kuvvetli karakterleri ve üst seviye oyunculuğu ile son dönemde izlemesi en keyifli dizi True Detective. Hatta bu noktada biraz daha abartmayı hakettiğini düşünerek, sinemaya en yakın dizilerin başında geldiğini de eklemeliyim. Çünkü genel olarak dizi kavramı, karakteristiğinin bir getirisi olarak gelip geçiciliği ve sonuç odaklılığı aracılığıyla izleyiciyi ana hikayeye/hikayelere bağlasa da, True Detective tüm dikkati karakterlere, platforma ve geniş çerçevedeki bütünsel senaryoya çevirmeyi başarıyor. Hatta bir bölümün neredeyse tek sekansını ana hikayeyi ıskalayıp bu temaşa üzerine kurabilecek kadar risk alarak... Ve başarıyı da işte tam olarak burada yakalıyor.

1.03.2014

86. Oscar Ödülleri

Bazen hazırlanabilecek en iyi senaryoyu bizzat gerçek hayatta yaşar insan. Yaşadığında izlediği tüm filmleri (hele bir de sinefil ise) tekrar tekrar aklından geçirir, en çok hangisinin uyduğunu zihninde tartmaya çalışır. Böyle bir durum için, hafızada yeteri kadar film saklıysa, 1930'lardan günümüze sayısız senaryo ve film ile eşleştirme imkanı bulabilir. Veyahut kimi zaman, bizim şu yaşamakta olduğumuz dönem gibi, aynı senede üstelik benzer sayılabilecek iki Oscar adayı film varsa şayet American Hustle ve The Wolf of Wall Street gibi; arşiv taramasına gerek kalmayabilir de... Yalan, yolsuzluk, çirkinlik günbegün kademe artırırken, yargı lağvedilmişken, özgürlükler kısıtlanmışken, hepsinden öte 85. Oscar töreninden 86. ya geçene dek koskoca bir EMEK yıkılmışken insan Oscar kazanacakları tahmin etmek için dahi zor güç buluyor bedeninde... 

Kolay dönemler değil bunlar; hep yaşanmış ya da hep yaşanacak zamanlar da değil. Daha hafızamızda yer almayan ama bir gün kesinlikle karşılaşacağımız senaryoların alt metinlerini oluşturuyoruz baskıcı bir devlet yüzünden derin üzüntüler yaşayarak belki de... Öyle senaryolar ki, Gezi'yi bize tekrar yaşatacak, bundan elli yıl sonra bugüne bakıp güçlü ve kolektif bir hikaye tasarlamak istediğinde bizden sonraki jenerasyonlar, onun en güzelini ve en gerçeğini anımsayacaklar. 

Zor dönemler dedik ya, işte bu zor dönemlerde ayakta kalabilmenin yolu alışkanlıkları devam ettirebilmekten geçiyor olsa gerek. Bu nedenle haliyle son derece "film noir" tadında yaşıyorken hayatı; araştırmaya, öğrenmeye, kaydetmeye ve tahmin etmeye devam etmek lazım.

Kategorilere geçmeden önce her filme dair derin analizlere girişmeyeceğimi söylemek isterim. Yine de, genel bir yorumda bulunmakta fayda var. Takip edenlerin bileceği üzere, Altın Küre ödüllerinden beridir kampanyalar aldı başını yürüyor. Öyle ki, The Wolf of Wall Street'in, Matthew McConaughey'in, Captain Phillips'in kişisel ya da yapımcıları aracılığıyla Oscar'ı kazanmak adına yoğun reklam kampanyaları yaptığını biliyoruz. Gravity'nin sayısız adaylığını çok sayıda ödülle taçlandıracağını düşünen biri olarak onların çok fazla kampanya yürütmemesini kendilerinden emin olmalarına yoruyorum. Zira film herkes tarafından yeterince konuşuluyor. Öte yandan 12 Years a Slave'in kaç ödülle kapatacağı heyecanla beklenirken kanaatimce nefis filmlerin arasında çok üst düzey olmasa da tatmin edici bir seyirlik diyebileceğim American Hustle'a ödül çıkacak mı diye merak ediyorum. En iyi Yönetmen, En iyi Kadın Oyuncu, En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En iyi Animasyon kategorilerinde sürpriz çıkması beklenmiyor, çıkarsa süpriz ötesi olur. 

Altın küre tahminlerinde olduğu gibi "kazanacak" ve "kazanması istenen" şeklinde ifade etmeye çalışacağım. Koskoca bir yıl takip edip kazanmasını istediklerimi söylemezsem içimde kalır, anlayış bekliyorum efendim. Son olarak, belgesellerin ve kısaların bazıları hariç tüm filmleri izlediğimi nacizane söylemek isterim. Belgesel kategorisi zaten sürprizlere gebe, en yüksek oranda Oscar'a kavuşacağı tahmin edilen belgeseli "kazanacak" olarak yazacağım ama hepsini izlemediğim için "istenen" kısmını boş bırakacağım. Keza, En iyi Kısa Film, En iyi Kısa Belgesel, En iyi Kısa Animasyon kategorilerindeki adayların pek azını izleyebildiğim için bu kategorilere dair bir yorum yapamıyorum maalesef.

Haydin başlıyoruz.

En İyi Film

American Hustle / Captain Phillips / Dallas Buyers Club / Gravity / Her / Nebraska / Philomena / 12 Years a Slave / The Wolf of Wall Street

Kazanacak: 12 Years a Slave
Kazanması istenen: 12 Years a Slave 


En İyi Yönetmen

Alfonso Cuaron (Gravity) / Steve McQueen (12 Years a Slave) / Alexander Payne (Nebraska) / David O. Russell (American Hustle) / Martin Scorsese (The Wolf of Wall Street)

Kazanacak: Alfonso Cuaron (Gravity)
Kazanması istenen: Alfonso Cuaron (Gravity)


En İyi Erkek  Oyuncu

Christian Bale (American Hustle) / Bruce Dern (Nebraska) / Leonardo DiCaprio (The Wolf of Wall Street) / Chiwetel Ejiofor (12 Years a Slave) / Matthew McConaughey (Dallas Buyers Club)

Kazanacak: Matthew McConaughey (Dallas Buyers Club)
Kazanması istenen: Bruce Dern (Nebraska)

En İyi Kadın Oyuncu

Amy Adams (American Hustle) / Cate Blanchett (Blue Jasmine) / Sandra Bullock (Gravity) / Judi Dench (Philomena) / Meryl Streep (August: Osage County)

Kazanacak: Cate Blanchett (Blue Jasmine)
Kazanması istenen: Cate Blanchett (Blue Jasmine)


En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu 

Barkhad Abdi (Captain Phillips) / Bradley Cooper (American Hustle) / Michael Fassbender (12 Years a Slave) / Jonah Hill (The Wolf of Wall Street) / Jared Leto (Dallas Buyers Club)

Kazanacak: Jared Leto (Dallas Buyers Club)
Kazanması istenen: Jared Leto (Dallas Buyers Club)


En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

Sally Hawkins (Blue Jasmine) / Jennifer Lawrence (American Hustle) / Lupita Nyong’o (12 Years a Slave) / Julia Roberts (August: Osage County) / June Squibb (Nebraska)

Kazanacak: Lupita Nyong’o (12 Years a Slave) 
Kazanması istenen: Lupita Nyong’o (12 Years a Slave) 


En İyi Özgün Senaryo

American Hustle / Blue Jasmine / Dallas Buyers Club / Her / Nebraska 

Kazanacak: Her 
Kazanması istenen: Her


En İyi Uyarlama Senaryo

Before Midnight / Captain Phillips / Philomena / 12 Years a Slave / The Wolf of Wall Street 

Kazanacak: 12 Years a Slave
Kazanması istenen: Before Midnight


En İyi Kurgu

American Hustle / Captain Phillips / Dallas Buyers Club / Gravity / 12 Years a Slave

Kazanacak: Gravity
Kazanması istenen: Gravity


En İyi Görüntü Yönetimi

The Grandmaster / Gravity / Inside Llewyn Davis / Nebraska / Prisoners

Kazanacak: Gravity
Kazanması istenen: Gravity


En İyi Yabancı Film

The Broken Circle Breakdown (Belçika) / The Great Beauty (İtalya) / The Hunt (Danimarka) / The Missing Picture (Kamboçya) / Omar (Filistin)

Kazanacak: The Great Beauty
Kazanması istenen: The Great Beauty


En İyi Animasyon

The Croods / Despicable Me 2 / Ernest & Celestine / Frozen / The Wind Rises 

Kazanacak: Frozen
Kazanması istenen: The Wind Rises


En İyi Belgesel

The Act of Killing / Cutie and the Boxer / Dirty Wars / The Square / 20 Feet from Stardom

Kazanacak: The Square
Kazanması istenen:    - 


En İyi Prodüksiyon Tasarımı

American Hustle / Gravity / The Great Gatsby / Her / 12 Years a Slave

Kazanacak: The Great Gatsby
Kazanması istenen:    Her

En İyi Kostüm Tasarımı

American Hustle / The Grandmaster / The Great Gatsby / The Invisible Woman / 12 Years a Slave

Kazanacak: The Great Gatsby
Kazanması istenen: American Hustle

En İyi Makyaj

Dallas Buyers Club / Jackass Presents: Bad Grandpa / The Lone Ranger

Kazanacak: Dallas Buyers Club
Kazanması istenen: Dallas Buyers Club

En İyi Görsel Efekt 

Gravity / The Hobbit: The Desolation of Smaug / Iron Man 3 / The Lone Ranger / Star Trek Into Darkness

Kazanacak: Gravity
Kazanması istenen: Gravity

En İyi Özgün Müzik

The Book Thief / Gravity / Her / Philomena / Saving Mr. Banks

Kazanacak: Gravity
Kazanması istenen: Gravity

En İyi Özgün Şarkı

“Happy” (Despicable Me 2) / “Let It Go” (Frozen) / “The Moon Song” (Her) / “Ordinary Love” (Mandela: Long Walk to Freedom)

Kazanacak: "Let it Go" (Frozen)
Kazanması istenen: "The Moon Song" (Her)

En İyi Ses Kurgusu

All Is Lost / Captain Phillips / Gravity / The Hobbit: The Desolation of Smaug / Lone Survivor

Kazanacak: Gravity
Kazanması istenen: Gravity

En İyi Ses Miksajı

Captain Phillips / Gravity / The Hobbit: The Desolation of Smaug / Inside Llewyn Davis / Lone Survivor

Kazanacak: Gravity
Kazanması istenen: Gravity