16.11.2013

Le Passé

Genç, hem de Avrupalı ya da Amerikalı olmayan bir yönetmen için olabilecek en iyi yıldı herhalde 2011. 39 yaşında A Separation ile “Best Foreign Language Film of the Year” Oscar’ını kazandığında sanırım Asghar Farhadi yine de çok şaşırmamıştı. Çünkü bu genç adam, yönetmenliğinin yanı sıra çok iyi bir senarist olmasının onu dünya sahnesine çok geç olmadan taşıyacağını bilen bir vakurluk ile yıldızların arasına geçiş yapmıştı. 2004’teki Beautiful City ile kariyerine oldukça iyi başlayan yönetmenin ardından yine senaryosunu yazıp yönettiği Fireworks Wednesday (2006) ve About Elly (2009) gibi iki güçlü filmin ardından “A Separation” namlı bir başyapıta imza atması zaten beklenen bir şeydi.

Ancak gerçekleşmesi zor olan, bu nedenle pek beklenmeyen bir şeyi bu sene gerçekleştirdi zat-ı muhterem. Bir başyapıtın iki sene sonrasında yeni bir başyapıtla çıktı karşımıza: Le Passé ile… Melodramdaki ustalığını yavaştan ombudsmanlığa taşıdığını ziyadesiyle gözler önüne sererek hem de. Her filminde araf tarafındaki insanları anlatmayı seven, gerçekliği  tarz edinmiş İran sinemasının nadide örneklerini sunan Farhadi, bu yapıtta Marie karakterinden, onun evliliklerinden, eski eşi-yeni eş adayından, çocuklarından ve arayışlarından çok sağlam, çok vurucu bir melodram çıkarıyor. Filmin, başından sonuna kadar, ilk diyalogdan son kesik cümleye dek ince ince işlenmiş, üzerinde düşünülmüş, fazlasıyla özenilmiş olduğunu hissedebiliyor seyirci. Doğallığı, gerçekliği hedef alışı, oyuncuların diyaloglardan daha çok, mimikleriyle duygusal devinimlere hükmettiği bir eser izlediğinizi kolaylıkla ayırt edebiliyorsunuz. Filmin nereye bağlanacağını düşünmeyi bırakıp “o an”ın tadını çıkarıyorsunuz. Geçmişin kimi zaman bir yük, kimi zaman hatıralar denizi şeklinde isteseniz de, istemeseniz de her an sizinle olduğunu yeniden idrak ederken bu hissiyatı devreye sokacak mekanizmaların, diğer bir deyişle duyuların işlevini hatırlamaktan geri kalamıyorsunuz.

Yazıp yönettiği her filmde, oynayan kim olursa olsun, oldukça kuvvetli oyunculuk performanslarına şahit olduğumuz yönetmen bu sefer kimi tanıdık, kimi ise gelecek vadeden kişileri ön plana çıkarmış. Gözleriyle tüm iç dünyasını anlatma yetisine sahip Bérénice Bejo performansının karşılığını Cannes’da “Best Actress” ödülü ile hali hazırda aldı. Ancak ben Tahar Rahim’in ve Pauline Burlet’nin performanslarının da yabana atılmaması gerektiği kanaatindeyim.

Özetle, dantel gibi işlenmiş senaryosu, akla kazınan son sahnesi ve tüm vuruculuğu ile muhakkak izlenmesi gereken bir film “Le Passé”. Asghar Farhadi’yi bir adım daha ustalığa götürürken izleyiciyi geçmiş, gelecek ve arafı temsilen “şuan” ekseninde dolaştıran bir yedinci sanat nefaseti...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder