23.01.2013

Doğu'dan Uzakta (Les désorientés)


Daha az betimleme, önceki eserlere nazaran daha az Doğu Akdeniz havası-kokusu ama daha bol gerçek... Tarih hem yakın hem çok yıkık bu sefer. Dünyanın dört bir yanına dağılmış eski arkadaşların buluşması artık o kadar kolay değil. Çünkü herkesin kafasında kalmış bir Lübnan var; ama üstünden 20 sene geçmiş de bir zaman dilimi…

Amin Maalouf, roman dışında denemeler de kaleme alan biri olarak, bu sefer içini dökmüş. Zihninde dönüp duran tüm karmaşalara, geçmişin yansımalarına, belki özlem ve pişmanlıklarına yazar karakteristiğini ortaya koyup iyi bir kurguyla harmanlayarak “buyurun sıra sizde” demiş.

Doğu Akdeniz’in çok kültürlü ve çok dinli yapısını yoğun biçimde ihtiva eden Lübnan’da 1975-1990 yılları arasında yaşanan iç savaşın ortasında kalan bir grup üniversiteli genç topluluğunun dağılışını, hayatın her birini farklı yönlere savurmasını, tam yirmi yıl sonra tekrar bir araya gelmeye çalışmalarını ana karakterin yalnızca on altı gün boyunca tuttuğu günlük üzerinden okuyoruz. Okurken hem bireysel, hem toplumsal yıkımın ve yaşamın ne olduğunu; insanların hayata tutunmak adına neler yapabileceklerini ya da nelerden vazgeçebileceklerini yeniden hatırlıyoruz. Göçmen olan ile “ülkesini satmayan”ın birbirine bakışını insani değerleri ön planda tutarak irdeleme imkanı buluyoruz. Batı ile Doğu arasındaki klişeleştiği halde gerçekliği su götürmez kimi tespitleri, Doğu’nun bitmek bilmeyen siyasi kargaşa ve isyan ruhu üzerinden değerlendiriyor; bu bölgenin insanları olarak yorumların doğruluğunu zihnimizde yakın geçmişle yüzleştiriyoruz. Suçlamadan, taraf tutmadan, hiddete yol açacak bir reaksiyon girdabına düşmeden…

Her ne kadar, zaman hiddetleri kabullenişe, suçlamayı empatiye dönüştürse de, eserde bu kavramların Maalouf marifeti ile ortaya çıktığı aşikar. Zira vazgeçilmez prensibi olan objektivite, yine gizli saklı her cümlede ve karakterde gizli. Karakterler farklı dinlere mensup, sosyal konumlandırmaları her katmanı içerecek boyutta, yaşadıkları ve içindeki bulundukları ruhsal ve sosyolojik biçimler bireysel bazda türlü incelikleri içeren bir yapıda. Hal böyle olunca, Maalouf'un eserinde hem ülkesinin çeşitliliğine bir saygı duruşu, hem de her açıyı kucaklayacak seslere ve düşüncelere yer verme arzusu belirginlik kazanıyor. 

Sözün kısası, yazar ana karakterin günlüğüne aktardığı düşüncelerden/yorumlardan çok sayıda dönemsel ve sosyolojik tespitler yaparken gizli-saklı otobiyografik imgeler de sunuyor bu yapıtında. "Doğu'dan Uzakta", bu nedenle, vatanından epey uzakta bulunan Maalouf için de bir geçmişle yüzleşme, bir beyin jimnastiği olsa gerek. Öyle bir jimnastik ki üstelik, yirmi yılın her gününde zihnini kurcalamış, kimi zaman onu bunaltmış, çözümsüzlüğüyle hayatı defalarca sorgulatmış... 

"Yakın Doğu Antoloji"si hazırlansa Maalouf'un çok sayıda kitabını dahil etmek gerekir. Ama tahmin ediyorum ki, kitaplarını kendisine sorsak, bu eserin gönlündeki ayrı yerine dair bir iki kelime edecektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder